Ağrı, esasında beyninizde hissettiğiniz bir duygudur. Örneğin, parmağınıza bir çekiçle vurduğunuzu varsayalım (bunu evde denemeyin). Bu durumda hasar gören parmağınızda bulunan sinir uçları, bir cismin parmağınıza sertçe dokunduğunu algılar ve bunu beyne iletir.
Ancak, ağrı, bu noktadan sonra belirginleşir. Hasar alan doku, sinir uçlarını bu hasara karşı çok daha büyük tepki vermesi için bir kimyasal salgılar. Bu kimyasallar sayesinde, sinir uçları, dışarıdan gelecek her türlü dokunuşa karşı daha hassas olur. (Bunu, bir müziği daha iyi duymak için, müziğin sesini artırmaya benzetebilirsiniz).
Bu kimyasalların önemli bir kısmı prostoglandin olarak bilinir ve cycloxygenase 2 (COX-2) adı verilen enzimler tarafından üretilir. Prostoglandinlerin sayesinde, sinir uçları artık daha güçlü bir sinyali beyne gönderirler. Bu güçlü sinyal, ile birlikte, parmak üzerinde dikkate değer bir hasarın meydana geldiği anlaşılır.
Kısa not: Sinirsel uyarının güçlü olması, sinyalin gönderilme frekansının yüksek olduğunu gösterir. Benzetme yaparsak, sinir hücresi saniyede 100 defa "hasar var" diye bağırması zayıf bir sinyal olurken, saniyede 1000 kere bağırması güçlü bir sinyal olarak adlandırılır. (süreler benzetme amaçlı). Yoksa, bir sinir hücresi hep aynı seste bağırır. Buna "ya hep ya hiç kuralı" denir.
Burada, ağrının çok önemli bir amacının olduğunu vurgulamakta fayda var. Ağrı sayesinde, vücudunuz sizi hasarlı parmağınızı korumanız hususunda "sert" bir şekilde uyarır. Ve bu uyarı, doku iyileşene kadar devam edebilir.
Ancak esas problem, ortada çekiç yokken, durup dururken ortaya çıkan ağrılar. Örneğin başağrısı. Aslında başağrısı öyle durduk yere gerçekleşen bir durum değil. Başağrısı, boyun ya da başta bulunan kasların strese bağlı olarak gerilmesi ya da baş bölgesindeki damarların daralması ile meydana gelir. Diğer bir ağrıda bayanların her ay yaşadıkları menstrüel kramplar. Ya da eklem ağrıları... Ağrılar çeşitli olsa da çoğunda, daha önce konuştuğumuz prostoglandin başrolde yer alıyor.
Aspirin de işte bu prostoglandin'in üretilmesini engelleyerek ağrıları önlüyor. Yukarıda bahsettiğim COX-2 enzimini hatırladınız mı? Hani prostoglandin üreten enzim. İşte, aspirin bu enzime bağlanıp, onu iş göremez hale getiriyor. Sonuç olarak prostoglandin üretilmiyor. Ve sinir uçlarınız dışarıdan gelen uyarılara hassaslaşmadığı için ağrı da duymuyorsunuz. Dünya üzerinde her yıl 80 milyar tablet aspirin işte bu sebeple kullanılıyor.
Dolayısı ile, aspirin sorunu çözmez. Sadece, sizin bu sorunu duymamanıza olanak verir. Kramp girmiş kaslarınız ya da daralmış damarlarınız gevşemez ve "sorunlu halerini" korurlar.
Prostoglandin'in bir başka işlevi de kandaki trombositlerin bir araya gelip damar içinde pıhtı oluşturmasını sağlamak. Pıhtılaşma çoğu zaman bizi kan kaybından korusa da bazen ciddi problemlere yol açabiliyor. Öyle ki, damar gayet sağlıklı iken bile pıhtı oluşabiliyor. Eğer bu pıhtı bulunduğu damar yüzeyinden kopup kalbi besleyen koroner damarlarında tıkanırsa, kalp krizine de yola açabiliyor. Bu sebeple, yetişkinlerde, prostoglandin seviyesinin düşük tutulması sağlık açısından gerekli olabiliyor. Yetişkinlerin ve özellikle de yaşlı bireylerin düzenli olarak aspirin kullanması da bu yüzden.
Aspirin, Ağrıları Nasıl Geçiriyor?
Gönderen
admin
zaman: 17:53
0 yorum:
Yorum Gönder